T24 yazarı – gazeteci Tolga Şardan, Türkiye’de mafya evriminin son aşamasında olduğuna dikkat çekerek, “Türk mafyası bu aşamadan sonra ya tamamen geriye çekilecek, körelecek ya da çok daha baskın, egemen hâle gelecek” dedi.
Türkiye’nin gündemindeki Ayhan Bora Kaplan operasyonunu duyuran gazeteci Tolga Şardan, Artı Gerçek’ten İrfan Aktan‘ın sorularını yanıtladı. Kaplan operasyonunun Süleyman Soylu’nun hareket alanını daraltan bir soruşturma olduğunu söyleyen Şardan, “Alt kademeyi temizlemek yerine doğrudan tepedeki adamı aldılar ki, bu çok önemli bir mesajdır.” görüşünü aktardı.
Tolga Şardan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Ayhan Bora Kaplan operasyonunu büyük bir puzzle’ın parçası olarak değerlendirirsek, büyük tabloda ne görünüyor?
Büyük resmi görmek için mafya ya da organize suç dediğimiz hadisenin geçmişten günümüze nasıl ilerlediğini anlamak gerekiyor. Bir kere organize suçun alanı, dolayısıyla tarifi genişledi. Kabadayılıkla, haraç toplamayla başlayan bu sürecin sonunda, 1990’ların başı itibariyle bu tip organizasyonlar geniş bir alanda görünür hale geldi ve yeraltı dünyası zamanla uluslararası boyut kazandı. Türk mafyası başka ülkelerin mafyasıyla ortak faaliyetler de yürüttü, yürütüyor. Bunun dünyadaki küreselleşmeyle, para akışının hiç olmadığı kadar serbestleşmeye başlamasıyla, daha açık ifadeyle kapitalizmin yeni aşamasıyla da ilgisi var. Yeri gelmişken söyleyeyim; Türkiye’de sosyal bilimlerin, toplum bilimlerin, akademinin bu olguya yeterince eğilmemiş olması ilginç. Oysa yeraltı dünyasının küreselleşmeyle, kapitalizmle, teknolojik gelişmelerle, internetle birlikte nasıl dönüştüğünü incelemek, bu organizasyonların devletlerle, onların yönetimleriyle kurdukları ilişkiyi anlamak açısından da önemli.
Ayhan Bora Kaplan olayına geri dönelim…
Mafya dediğimiz olgu, devlet ve toplum tarafından bırakılan boşlukların doldurulmasıdır.
Peki bu organizasyonlar, söz konusu kurumlar içindeki etki alanlarını nasıl yaratıyorlar?
Sadece AKP dönemi için söylemiyorum; Soğuk Savaş döneminden itibaren Türkiye’deki bazı siyasetçilerin, yöneticilerin bu tür suç örgütleriyle bağlantıları oldu. Bu tür insanlar geçmişte olduğu gibi bugün de var, muhtemelen yarın da olacak. Toplumun rahat nefes alabilmesi, bunların marjinalize olması için mücadele etmekle mümkün olur.
1990’ların sonlarına gelindiğinde de Türkiye’de mafya grupları iyice palazlanmış, hatta AKP bu gruplarla mücadele söylemini de kullanarak iktidara gelmişti. 2000’li yılların ilk yarısında bu gruplar daha az görünür hale gelmişti. Peki sonra ne oldu da mafya tekrar palazlanıp Türkiye siyasetinin ana gündemlerinden biri haline geldi?
Daha önce devletler organize suç örgüleriyle yan yana anılmaktan kaçınırken, şimdilerde bazı ülkelerin Bitcoin, altın, platin, kıymetli madenler ve taşlar üzerinden uluslararası suç örgütleriyle işler yürütmeye, bunun olumlu sonuçlarını görünce de bu sürece katkı vermeye başladığını görüyoruz. Türkiye’de de böyle oldu. Bu da 1990’lı yıllarda, hatta 12 Eylül darbesinden hemen sonra başladı. 1970’lerdeki en büyük sıkıntı silah kaçakçılığıyken, yeraltı dünyası da daha ziyade haraç üzerinden faaliyet yürütüyordu. Fakat 1980’lerden itibaren silah kaçakçılığının yerini uyuşturucu kaçakçılığı aldı. 1990’ların sonuna doğru bu süreç de evrimleşmeye başladı ve 2000’lerin başından itibaren laboratuvarlarda üretilen uyuşturucuların, hapların artmasıyla farklı suç grupları da ortaya çıktı. Sonuçta yükte de maliyette de hafif ama pahada ağır bu maddeler üzerinden yeni piyasalar oluştu. Uluslararası suç grupları bu konuda bir pazar paylaşımına da gitti.
Organize suçla toplu bir mücadeleye 35 yıldır hiç tanık olmadım.
Nasıl yani?
Dünyada üç büyük güzergâh vardı. Güney Amerika- Avrupa, Afganistan-Güneydoğu Anadolu-Avrupa ve yine Afganistan-Karadeniz-Avrupa. Türkiye zaman zaman mücadeleci bir politika benimsedi, kimi zaman mücadeleyi genişletti ama uzun yıllardır bu işi takip eden bir gazeteci olarak söylüyorum: Devletin organize suç örgütleriyle mücadelede dünden bugüne kadar sağlıklı bir politika izlediğini söyleyemem.
Neden?
Uyuşturucuyla, organize suçlarla mücadele her dönemin siyasi iradesine, kişilere, siyasete göre değişegeldi. Türkiye’de organize suç örgütlerinin temayüz ettiği iki coğrafi bölge var. Doğu-Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz. Bunların etkinlik oranı ülke siyasetine göre yer değiştirebiliyor. Karadeniz kökenli siyasetçiler aktif olduğu zaman oradaki mafya daha güçlü oldu. Keza Doğu-Güneydoğu kökenli siyasetçiler etkin olduğunda oradaki organizasyonlar öne çıktı. Buna karşın bu alana bakan bir gazeteci olarak, ülke genelinde bu iki hat üzerindeki organize suçla toplu bir mücadeleye 35 yıldır tanık olmadım.
Türkiye’deki mevcut mafya ağı nasıl genişledi, iktidarın bundaki dahli neydi?
Şu anda Türkiye’de mafya evrimleşmenin son aşamasında. Türk mafyası bu aşamadan sonra ya tamamen geriye çekilecek, körelecek ya da çok daha baskın, egemen hale gelecek. Son yirmi yılda uluslararası mafya çok evrimleşti. Dikkat edin, eskisi kadar silah kaçakçılığını, tefeciliği değil, uyuşturucu kaçakçılığını, Bitcoin’i, yasadışı bahis oyunlarını, işlerini internet üzerinden yürüten organize suç örgütlerini görüyoruz. Uluslararası mafya yeni çağa eklemlenirken, Türk mafyası biraz demode kaldı. Bizde kara para kazanan yasal görünümlü iş insanlarından haraç alanlar ve uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar hâlâ daha yaygın. Bir de tabii giderek devasa boyutlara ulaşan yasadışı göç, insan kaçakçılığı var.
“Göçmenler üzerinden kurulan mafya diğer suç alanlarının önüne geçecek”
Türkiye mafyası bu sürecin neresinde?
Türk mafyası bunun yerel payını alıyor ama göçün başlayıp bittiği yere kadarki süreçten nemalanan uluslararası mafya da var. Bunun içinde Afganistan, İran, Türkiye, Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, yani göç güzergâhında bulunan tüm ülkelerin mafyaları var. Balkan mafyası burada çok kritik bir yerde duruyor. Göçmenler üzerine kurulan mafya önünüzdeki yirmi yılda uyuşturucu ve diğer suç alanlarının önüne geçecek bir sektör halini almış durumda. Çünkü çok fazla nakit para dönüyor bu işte. Uyuşturucunun gramı 100 dolar ama siz bir göçmenden 15 bin dolar alıyorsunuz. Üstelik de uyuşturucuya göre çok daha az riskli. Göçmeni Ege’de bota bindiriyor, karşı tarafa ulaşırsa ne âlâ, ulaşamaz ve batarsa veya yakalanırsa sadece alacağın parayı alamamış oluyorsun! Tabii peşin almadıysan.
“Süleyman Soylu’nun suç organizasyonlarının önünün açılması için iktidar tarafından sahneye konduğunu düşünmüyorum”
Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde palazlandığı söylenen Ayhan Bora Kaplan’a yönelik operasyonun amacı, hedefi nedir sizce?
Bir kere Süleyman Soylu’nun suç organizasyonlarının önünün açılması için siyasi iktidar tarafından sahneye konduğunu düşünmüyorum. Ama Süleyman Bey’in göreve geldikten sonra, tam tersi bir performansı tamamen kendi iradesiyle yaptığını düşünüyorum. Yani iktidarın, “biz seni içişleri bakanı yaptık, git şu mafyanın önünü aç, şununla da mücadele et” gibi görev verdiğini düşünmüyorum. Ortadaki şey, bir fırsatın değerlendirilmesidir. Soylu’nun önünde iki yol vardı. Bu yollardan biri söz konusu gruplarla tamamen mücadele etmekti, diğer yol ise bazılarıyla bağlantı kurup önlerini açmaktı. Ama Soylu’nun bir taraftan mücadele ediyor gibi görünüp diğer taraftan farklı yaklaşımlar içinde olduğunu gördük. Bunun en somut yansıması, başkalarının da bulunduğu bir toplantıda Soylu ile İstanbul Emniyet Müdürü arasında geçen diyalogdu.
Seçimden sonra Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yapılan operasyonu bu açıdan Soylu’ya karşı yeni bir hamle olarak okumak mümkün mü?
Emniyet kaynakları bunu tamamen Soylu’ya verilen bir mesaj olarak değerlendiriyor. Ayhan Bora Kaplan operasyonu, Soylu’nun hareket alanını daraltan bir soruşturma. Ayrıca aynı zamanda Emniyet’te Soylu ekibinin tasfiye edilmesi ve onların yerine yeni bürokratların getirilmesi söz konusu. “Soylu ekibi” dendiğinde, suçla mücadele politikasının belirlenmesi, planlanması, yürütülmesi konusunda karar alma mekanizmalarında bulunan insanları kastediyoruz.
Ayhan Bora Kaplan soruşturması neden Soylu’nun hareket alanını daraltıyor?
Ayhan Bora Kaplan 2012 yılından itibaren piyasaya çıktı ama esas olarak 2014-15’te güçlenmeye, 15 Temmuz’dan sonra da doğrudan Soylu’nun çalışma ekibiyle bağlantı kurup Ankara’da tek başına kalarak palazlandı. İstanbul merkezli Sarallar grubunun da Soylu’nun yakın çevresiyle irtibatlı olduğunu biliyoruz. Ayhan Bora Kaplan’a yapılan operasyonun diğer alanlara yayılacağına dair ufak ufak sinyaller de almaya başladık. Mesela göçmen kaçakçılarından ziyade organizatörlere operasyonlar yapılmaya başlandı. Ayhan Bora Kaplan operasyonunda ise farklı bir yöntem uygulandı. Yani alt kademeyi temizlemek yerine doğrudan tepedeki adamı aldılar ki, bu çok önemli bir mesajdır. Fakat bu hadise burada kalırsa, boşalan alanları yenileri doldurur.
Röportajın tamamını okumak için
Ne olmuştu? Ayhan Bora Kaplan’ın gözaltına alınması, T24‘ten Tolga Şardan imzalı haberle duyurulmuştu. Ankara’da yer altı dünyasında “Kaplan” grubu olarak bilinen ve TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın iddiasına göre, yakın olduğu iddia edilen Süleyman Soylu ile telefonla görüştükten sonra beraberinde Kalaşnikof silahlı adamlarıyla 15 Temmuz 2016 gecesi TRT’ye gelen, uyuşturucudan sabıkası olan ve Ankara narkotik polisinin takibinde olan Kaplan, önceki gün gözaltına alınmıştı. Yurt dışına çıkmak üzereyken Esenboğa Havalimanı’nda gözaltına alınan Kaplan ile birlikte koruması olan U.P. isimli emekli asker ile avukat G.Ü., A.K. ve O.S. isimli dört kişi daha yakalanmıştı. TIKLAYIN- Süleyman Soylu ile yakınlığıyla bilinen Ayhan Bora Kaplan gözaltına alındı Kaplan’ın ekibine yönelik operasyon devam ediyor. Esenboğa Havalimanı’nda yurtdışına kaçmak üzereyken yakalanarak gözaltına alınan Kaplan’ın ekibine yapılan operasyonlarda 20 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltı sayısı 25’e yükseldi. DHA’da yer alan habere göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “kasten yaralama”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve benzeri suçlara karışan ekibe yönelik çalışma başlattı. TIKLAYIN – Ayhan Bora Kaplan’ın ekibine yönelik operasyon genişliyor: 25 gözaltı TIKLAYIN – Ayhan Bora Kaplan kimdir? TIKLAYIN – Ayhan Bora Kaplan’ın, gözaltına alınmadan önce iki görevlinin yardımıyla VIP’yi kullanarak yurt dışına çıkmaya hazırlandığı ortaya çıktı! TIKLAYIN – Ayhan Bora Kaplan, hangi üst düzey yüksek yargı mensubuna villa ve lüks araç aldı? |
Tolga Şardan kimdir? Tolga Şardan, 1988‘de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989‘dan 2018‘e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992‘den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi‘nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği‘nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti‘nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu. Şardan, 2019‘da Doğan Kitap‘tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019‘dan bu yana T24‘te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |