CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklayan Grup Başkanı Özgür Özel, Konya İl Kongresi’nde; “Hesap vermek, bedel ödemek, özeleştiri yapmak sandıkla olur. Biz sandığı üyemizin önüne koymazsak, o sandıkta hesap vermezsek, korkarım vatandaş önümüzdeki dönemde karşısında bulduğu ilk sandıkta bizden hesap sormaya kalkacak. Üyemiz, bize umut bağlayanlar, bizden yeniden umut olmamızı isteyenler neyin değişmesini, kimin değişmesini, nasıl değişmesini istiyorlarsa o değişimi yapmak, yenilenmek ve yeniden umut olmak zorundayız” dedi.
CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklayan Grup Başkanı Özgür Özel, Konya İl Kongresi’ne katıldı. Özel, burada şunları söyledi:
“Bir tartışma sürüyor, yapılması lazım, sürdürmeliyiz çünkü doğruyu bulmak için tartışacağız. Bir seçim başarısızlığı var mı? Var. Bu seçim başarısızlığında bir suçlu bulalım, tek başına Genel Başkanımızı suçlayalım, vallahi haksızlık olur. Seçim başarısızlığında Genel Başkanımızın eski, yeni çalışma arkadaşlarını suçlayalım, vallahi haksızlık olur. Seçim başarısızlığında birbirimizi suçlayalım, kim öbürüne bir şey derse haksızlık olur. Şunu söylemek gerekir ki bir şeyler yaptık, sonuç almayı çok istedik, başarılı olamadıysak hiçbirimiz suçsuz değiliz, hepimiz sorumluyuz. Ben şahsım adına, tüm temsil ettiklerim adına bu seçim yenilgisindeki payımı kabul ediyorum.
“Yenilenmek ve yeniden umut olmak zorundayız”
Hesap vermek, bedel ödemek, özeleştiri yapmak sandıkla olur. Biz sandığı üyemizin önüne koymazsak, o sandıkta hesap vermezsek, korkarım vatandaş önümüzdeki dönemde karşısında bulduğu ilk sandıkta bizden hesap sormaya kalkacak. Şimdi karşı karşıya olduğumuz durum şu: Ya sağlıklı bir özeleştiri yapacağız, sandığı önümüze koyacağız, konuşacağız, tartışacağız ve kasım ayının başını geçirmeden, CHP olarak değişmesi gereken neyse… Birileri diyor ki genel başkan değişsin, birileri diyor ki ekibi değişsin… Üyemiz, bize umut bağlayanlar, bizden yeniden umut olmamızı isteyenler neyin değişmesini, kimin değişmesini, nasıl değişmesini istiyorlarsa o değişimi yapmak, yenilenmek ve yeniden umut olmak zorundayız.
“Tepemizdeki cam tavanı tuzla buz edeceğiz”
Geçtiğimiz günlerde bir kadro hareketi olarak, çok sayıda kadın arkadaşımızın içinde olduğu, milletvekillerimizin, PM üyelerimizin, çok sayıda gençten oluşan bir ekiple yola çıktık. Bu yolculuğumuzun adını ‘Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi’ olarak özetledik. Geçmişteki itirazlarımızı, rahatsızlıklarımızı elbette kamuoyu önünde konuşmadık. Partinin başarısı için çalıştık. Ama bundan sonraki süreçte CHP’nin özellikle siyaset yapış biçimini tartışması gerektiğini kamuoyuyla paylaştık. CHP siyasetini yaparken, ‘Ben nerede durayım, bununla yan yana durayım, uzak kalmayayım, bunun karşısında olayım, buna çok yaklaşırsam, bu benden uzaklaşır’ diye sürekli pozisyon değiştiren bir konumun içinde olamaz. CHP, oyunu artıramayacağına inanmış… ‘Biz cam tavanı aşamayız, CHP olarak yüzde 25’i cebimizde bilelim ve artırmak için CHP’nin ilkeleriyle değil, farklı yaklaşımlarla sağa açılalım, sağdan danışmanlar getirelim, onların verdiği akıllarla hareket edelim. Oyumuzu o şekilde artıralım ya da kendimiz küçülelim, yanımızdaki büyütelim, seçimi bu marifetle kazanalım’ yaklaşımına ben itiraz ediyorum. CHP’nin altı okundaki değerlerin tarihsel gerekliliğini savunarak, olgusal gerçekliğine inanarak nerede duracağını belirlemesini, CHP’nin doğru yeri alıp, bütün dünyanın ona göre konumlanması gerektiğini yürekten savunuyorum. Biz olacağız, birlikte olacağız, özgüvenli olacağız, tepemizdeki cam tavanı tuzla buz edeceğiz. Buna inanıyorum.
“İşçi hareketlerini konuşmayan, sendikal mücadeleyi konuşmayan CHP yok olur”
Bu belgeyi açıkladığımdan beri, aklına fikrine güvendiğimiz arkadaşlarımızla dünyada sol, sosyal demokrat partiler nasıl başarmışlar, nasıl zayıflamışlar inceliyoruz. CHP’nin 1970’lerde işçi sendikalarıyla etkileşen, onlara güç veren, örgütlenmenin önünü açan yaklaşımını biliyoruz. İşçi hareketlerini konuşmayan, sendikal mücadeleyi konuşmayan bir Cumhuriyet Halk Partisi; yanında, sağında, solunda olduklarına benzeyen bir CHP; onlardan farklı olmayan bir Cumhuriyet Halk Partisi her geçen gün biraz daha küçülür, biraz daha yok olur. Çağın nereye gittiğini gören, dünyayı gören, kimin için siyaset yapacağını bilen Cumhuriyet Halk Partisi git gide gelişir.
“Büyük taraf olsak da koca bir yüzde 50 karşımızda”
Peki, biz bu siyasette neredeyiz. O, sağcı solcu diye, Alevi, Sünni diye dikine keserek bölüyor. Bu kutuplaşma ve kimlik siyaseti üzerinden yürütülen bir tartışma. Cumhuriyet Halk Partisi küçük tarafta kalıyor. Hadi biraz daha ittifak yapalım, büyük taraf olalım… Büyük taraf olsak da koca bir yüzde 50 karşımızda. CHP, 27 milyon seçmenin düşman gördüğü bir parti olamaz. O zaman meseleye Tayyip Erdoğan’ın dikine kesen siyaseti yerine, topluma kendi özgün, doğru siyasetimizi, enine kesen, herkese dokunan siyasetimizi anlatmaya mecburuz. O zaman yüzde 48’i, 50,1 yapmak için hangi ittifak, hangi gizli protokol, son gün 3 bakanlığı vereyim, iktidar olunca MİT’i feda mı edeyim telaşı olmaz. Seçimden aylar önce ittifak gerekiyorsa, peşinden koşulan, ittifaka ihtiyaç varsa, diğer partilerin geldiği konuştuğu gerekirse taviz verdiği, ama esas ittifakı sokakta, köyde, tarlada, fabrikada emekçilerle kurmuş, dayanışma içinde olması gereken herkesle kurmuş, Cumhuriyet ki bilhassa kimsesizlerin kimsesidir, bu Cumhuriyet’in bütün evlatlarıyla kurmuş bir parti olursak, seçimi sandıktan çok önce kazandığımızı bütün Türkiye’ye ilan edebiliriz. Buna inanıyoruz, işte biz böyle bir CHP’yi savunuyoruz.”