Adım soyadım, Mirzogolib Radzhabaliev. Kısacası ‘Mirza Hoca’ derler bana ama İstanbul’da okuduğum için orda Seyit Tahiroğlu derler.
31 Aralık 1980 senesinde Tacikistan’ın Faizobod ilçesinde doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi orada bitirdim. 1999 senesi Kazakistan’a gittim. Dini bilgileri okumak için tabii Süleyman Efendi cemaati kurslarında okudum. Orada yetiştim. 1999’da bir buçuk sene temel dini bilgileri Süleyman Efendi cemaatti kurslarında Kazakistan’da aldım. Daha sonra beni İstanbul’a gönderdiler. Üç-üç buçuk sene Türkiye’de, İstanbul’da kaldım. Orada okudum. Tekamül bitirdim. Türkçe’yi Türkiye’de öğrendim 3 sene içerisinde ama bugüne kadar Türklerle çalıştığım için Türkçe’yi daha sonra geliştirdim ve hala geliştirmeye devam ediyorum. Çünkü insan dil bildiği zaman hiçbir zaman %100 öğrenmesi mümkün değil. Biz de her çalıştığımızda, her yaptığımız işlerde yeni yeni şeyler öğreniyoruz. 2003 senesinde tekamül bitirip memleketime döndüm. 2010 senesine kadar yine Tacikistan’da kendi memleketimde Süleyman Efendi cemaatinin kurslarında hizmette bulundum.
Kendim evliyim, 4 çocuğum var. 3’ü erkek, biri kız. Büyük oğlan meslek lisesi okuyor bit uzmanlığı alanında 3’cü sınıfa gidiyor 2 senesi daha var lisenin bitmesine. Liseden sonra inşallah üniversiteye başlayacak. İkinci oğlan ise ortaokulu bu sene bitiriyor. Ortaokuldan sonra inşallah herhangi bir lise veya kendi seçtiği alanda genelde makina mühendisliği veya bilgisayar uzmanlığı. Bu ikisinden birine meyilli. İnşallah hangisine nasip ederse artık okulun bitiminden sonra kayıt ettireceğiz. Kızım bu sene ilkokul birinci sınıfı bitirecek. İnşallah seneye ilkokul ikinci sınıfa başlayacak. Dördüncü oğlum ise 10 aylık, daha 1 yaşını doldurmadı. Allah ömür verdiyse onu da yaşı geldiği zaman okullara kaydettireceğiz. Oğlanlar çocukların küçük oğlan daha konuşmuyor tabi diğer çocukların hepsi lehçe yani Polonya dilini güzel öğrendiler. Okulda okuyorlar, benden daha güzel biliyorlar Polonya dilini. Hanım da tabiki kendi işlerine bakacak seviyede Polonya dilini konuşuyor. Alışveriş olsun veya doktor olsun bütün işlerini kendi hallediyor. Tâbi ben 13 senedir buradayım, dili güzel öğrendim. Süper diyemem ama bütün işlerimi hallediyorum. Kimseye muhtaç değiliz Allah’a şükür. Aynı zamanda hutbelerimi de Polonya diliyle okuyorum. Aynı zamanda Polonya’nın devlet okulunda din öğretmenliği de yapıyorum. Buradaki Polonyalı Müslüman çocuklara ders veriyorum. Genelde müslümanlar Tatar olsun, Arap olsun, Orta Asyalı olsun, çocuklar bunlardan ibaret. Polonyalılardan tek tük olsa da Müslümanlardan çok az.
Buraya geliş sürecinizi anlatabilir misiniz?
Polanya’dan istek oldu Rusya bilen için. Ben istekli oldum Polonya’ya gelmeye. 2010 senesinden beri Polonya’dayım.
2010-2012 yılları arası Polonya’nın Varşova şehri başkentinde ve ayrı zaman Polonya’nın kuzeyinde bulunan Gdansk şehrinde hizmette bulundum. Daha sonra bir ara ticarete başladım. Araba ticareti ile uğraştım. Tekrar hizmete döndüm. 2015’ten 2016’dan beri Polonya’nın müftüsü ile birlikte Polonya Müftülüğünde imam ve Polonya müftüsünün yardımcısı olarak çalışıyorum. Aynı zamanda müftülüğün helal gıda denetim işleriyle ilgilendiği alan da var. Aynı zamanda helal gıda denetçisi olarakta çalışıyorum.
Polonya’da imamlık nasıl zor oluyor mu?
Polonya’da imamlık yapmak, Polonya dilini bilmeyen biri için çok zordur. İmamlık yapma görevinde ayrı bir zorluk var çünkü imamlık yapmak sadece namaz kıldırmaktan ibaret değil. Her bir imamın ümmet-i Muhammed’in (SAV) hidayetine vesile olması için yanması gerekir ve Müslüman evlatlarının cehenneme düşmesine mani olmaya çalışması gerekir. Bundan dolayı imamlık görevi ayrıca bir zor. Ama Polonya’ya gelip de dil bilmeyen biri için çok çok daha zor. Ben başlangıçta geldiğimde ilk 3-4 sene çok zorlandım. Yollarda kaybolduğum oldu, dil bilmediğim için yardımcı olmadılar. Çok sıkıntılar çektim ama yavaş yavaş dili öğrendikten sonra artık bana kolaylaştı. Şimdi benim için imamlık zor değil, manevi tarafı hariç, dil konusunda zorluk çekmiyorum elhamdülillah.
Dil bilmeyen için bir ülkede imamlık yapmak çok çok zordur. Ama dil öğrendikten sonra zorluk tarafları sadece kişinin gayretlerine bağlı, kişinin düşüncesine ve ettiği hizmete bağlıdır.
Türkiye’den buraya en çok hangi gruplar geliyor?
Polonya’ya yabancı olarak gelen Müslümanlar çok. Bunlar ister Türk olsun, ister Arap olsun, ister Orta Asya’dan… veya da Pakistanlı olsun, çok var. Yaklaşık tahmini sayılara göre 60-70 bin civarında Polonya’da Müslüman var. Bunların çoğunluğu Türk ve Arap. Türklerden Polonya’ya gelen ilk cemaat Süleyman Efendi cemaati. Ve tabiki FETÖ’cüler de var. Onun haricinde Menzilciler sonradan geldi. Ama biz müftülük olarak, Polonya Müftülüğü olarak işbirliği yaptığımız gruplar; Diyanet var… İki yerde şu an Diyanet’te hocalarımız var. Diyanet haricinde Milli Görüş var, Süleyman Efendi Cemaati var. Bunların hepsiyle müftülük işbirliği yapıyor. İşbirliği şu anlamda; Diyanet imam gönderiyor, burada dini hizmetler yapıyorlar. Onun haricinde bazen Ramazan’da kumanya, iftar, veya da kitap basımı konusunda bize yardımcı oluyorlar. Milli Görüş’ün de aynı şekilde kitap konusunda, kumanya paketi yardımı konusunda, kurban konusunda… Buradaki Müslümanlara et dağıtıyoruz. Hepsi müftülük vasıtası ile… Aynı zamanda İHH ile de işbirliğimiz var. İHH, buradaki mültecilere yardım olsun, iftar olsun, kurban olsun… Değişik sahalarda hizmet ediyor. Hepsinden Allah razı olsun. Hepsinin kendi çapında yaptığı hizmetler var.
Türkiye’den özel bir isteğiniz var mı?
En başta Türkiye’de meydana gelen felaketten dolayı Türk kardeşlerime her zaman dua ediyorum; Hazreti Allah, ölenlerine rahmet, kalanlarına sağlık ve afiyet ihsan eylesin diye. Gerçekten Türk kardeşlerimizin bize desteği çoktur. Bunu söylemeyen, bunu bilmeyen nankörlük yapar. Hazreti Allah onlardan razı olsun. Ama özel isteğimiz var mı? Tabi her zaman birlik olmak, bir; iki; biz daha önce TİKA ile konuşmuştuk. Buralarda özellikle Biyalystok şehrinde bir yurt şeklinde gelen Erasmus öğrencilerine bir bina satın almak veya bir bina inşa etmek. Bu konuda bize yardımcı olurlarsa çok mutlu oluruz. Bizim bunu yapmamızdan maksat buraya gelen Türk öğrencilerin olsun veya da herhangi başka Müslüman öğrenciler olsun… Yanlış yollara sapıyorlar. Ben buna kendim şahidim. Değişik değişik yerlere gidiyorlar. Bizim bu yurdu yapmaktan maksadımız gelen Müslümanları bir araya toplamak, gelen ümmet-i Muhammed’in hidayetine vesile olmak ve yanlış yollara sapmalarına mani olmak. Bir nebze olsa bile, yani bu konuda onlara yardımcı olmak. Çünkü dünyada hepimiz yaşar gideriz. Rızkımızı Allah verir bir şekilde. Açlıktan hiçbirimiz ölmeyiz. Az olsun, çok olsun, hamd olsun. Ama ahiretimizi düşünmezsek, ümmet-i Muhammed’i kurtarmaya çalışmazsak, Erasmus için gönderilen öğrencilerin yüzde 80’i, yüzde 90’ı malesef yanlış yollara sapıyorlar. Bunların bir nebze olsun hidayetlerine vesile olmamız için özel isteğimiz, hangi teşkilat olursa olsun, birlik olup bu konuda bize yardımcı olmalarıdır. Yine de Hazreti Allah hepsinden razı olsun. Ellerinden geldiği kadarıyla yapıyorlar. Ama biraz daha bu iş için ciddi olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Erasmus öğrencilerini kabul ediyor musunuz?
Gelen Erasmus öğrencileri, değişik ülkelerden var. Çoğunluk Araplar ve Türkiye öğrencileri. Onları şahsen biz kabul edemiyoruz. Çünkü kabul edebilmemiz için kampımız veya yurdumuz olması gerekir. Ama Erasmus öğrencilerinden camiye gelen öğrenciler var. Tabiki mesela … şehrinde tahmini olarak ben araştırdım. Bir 60-70 civarında Müslüman öğrenci var diyorlar. Ama camiye gelen öğrenci sayısı 5-6 kişi. Çok çok olursa 10 oluyor. 12 oluyor, 12’yi geçmez. Nadiren böyle 12-15 oluyor ama çok nadir olarak. Ayrıca biz her sene bir defa yerine göre iki defa etkinlikler yapıyoruz. Mesela camide mangal organize ediyoruz. Bütün Müslüman öğrencileri çağırıyoruz. Bu mangal sırasında 50-60 kişi, bazen 100 kişi geldiği oldu. Ama camiye namaza gelen kişi sayısı 5 kişi, 6 kişi.
Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.