- “Sayın İmamoğlu’na yapılan korkunç provokasyon ve yetkililerin önlem almaması, taş atıp vatandaşlarımızı yaralayanları engellememesi, bize bu seçimin birinci turda kazanılmasının hayati önemini ispatladı.”
- “Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa 2 hafta boyunca daha da büyük provokasyonlar olabilir ve maalesef gördük ki bu tür provokasyonlara karşı yetkililer görevini yerine getirmiyor, milletimizi korumuyor.”
İYİ Parti İstanbul 2. Bölge milletvekili adayı hukukçu Ece Güner Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
- Siyasete neden girdiniz?
Demokrasimiz, Cumhuriyet değerleri, kadınlar açısından bu seçimi uçurumdan önce son çıkış olarak görüyorum. Bir oğlum var, 23 yaşında ve gerçekten onun için girdim siyasete. İstiyorum ki onun özgür ve mutlu yaşayabileceği, potansiyelini gerçekleştirebileceği bir Türkiye olsun. Bunu somut olarak yapmanın yolu siyasete girmek. Ayrıca Sayın Akşener’e de müteşekkirim. Her kadının kendi sesi var ama bazen sesimizi dışa vurmakta endişeli olabiliyoruz. Sayın Akşener elimden tuttu, bu sayede endişelerimi aşıp siyasete girdim.
- Siz hukukçusunuz, ayrımı net biçimde yapar mısınız, neden başkanlık sistemi değil de parlamenter sistem?
Bu sistem klasik bir başkanlık sistemi de değil. Tek kişi sistemi. Başkanlık sisteminde olan güçler ayrılığı, denge denetim mekanizmaları yok. Önemli olan demokratik, bilinen bir sistemin gelmesi. Parlamenter sistem birleştirici, çoğulcu bir sistem. Örneğin devletin başı tarafsız. Başkanlık sisteminde başkan partili oluyor ama partisinin genel başkanı olamıyor. Başkanlık sistemi zaten daha kutuplaştırıcı, bizdeki daha da kutuplaştırıcı çünkü partisinin de genel başkanı. BM’nin insani gelişmişlikteki ülkeler sıralamasında ilk 20 ülkenin bir ortak özelliği var, tümü demokrasi. 20’nin 19’u da parlamenter sistemli. O bir ülke de ABD. Oradaki başkanlık sisteminin de bizimle hiç alakası yok. Bu artık ispatlanmış bir şey. Zenginleşmek için, mutlu ve huzurlu yaşam için demokrasi ve parlamenter sistem gerekli.
‘TEK ADAM İSTİKRARSIZLIKTIR’
- Ekonomi ile hukuk arasındaki bağ nedir?
Doğrudan bir bağ var. O yüzden referandum dönemi “En fazla ekonomiyi çökertecek” dedim. Tek kişi sistemleri, istikrarsızlığın en büyüğünü yaratır. Çünkü öngörülebilirliği yok eder. Bir günde her şey değişebilir. Hiçbir yatırımcı böyle bir ülkede yatırım yapmak istemez. Kimse geleceğinin bir kişinin iki dudağı arasında olmasını istemez. Ekonominin güçlü olması için güçlü kurumsal yapı gerekiyor. Yani Merkez Bankası (MB) bağımsız ve güçlü olmalı. MB fiyat istikrarını sağlamakla görevli. Bizde ne oldu MB bağımsız olmayınca görev tanımına aykırı kararlar verdi ve enflasyon patladı. Kurumların bağımsız olması çok önemli. O zaman objektif ve rasyonel kararlar verebiliyorlar. Ekonomi gelişebiliyor. Kaliteli oyuncular yani sanayiciler, yatırımcılar yolsuzluğun yüksek olduğu bir ortama gelmiyor. Yargı bağımsızlığının, kurumsal yapının yok edildiği bir sistemde ekonomi gelişemez.
- Millet İttifakı’nın enflasyona ilişkin hedefi nedir ve ne kadar zamana ihtiyaç var?
Cari açığımız milli gelirin yüzde 6’sını geçti. Yüzde 5 üzeri alarmdır. Bir şirketiniz var her yıl 100 TL üretiyor ama o 100 TL’yi üretmek için 130 TL girdi maliyeti var. O şirket duvara çarpar. Durum vahim ama iyi haber şu: Bunun en temel noktası güven, Millet İttifakı hem cumhurbaşkanlığını hem Meclis’i kazanırsa o zaman güven gelecek. Net bir rota, hükümet programı (Ortak Politikalar Mutabakat Metni) ve güven veren ekipler var. Hedefimiz de enflasyonu ilk yıl yüzde 20’ye, ikinci yıl da tek haneliye indirmek.
(İklim Öngel ve Ece Güner)
‘MECLİS’TE EN AZ 301 ŞART’
- Cumhurbaşkanlığı seçimine çok odaklandık, Meclis biraz ihmal mi ediliyor. Ne öngörüyorsunuz, Millet İttifakı ne kadar milletvekili çıkarır?
Çok ihmal edilen bir konu. Hep cumhurbaşkanlığını konuştuk. Meclis seçiminde en az 301’i elde etmek çok önemli. Mevcut anayasa tek kişi sistemi ama yine de cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanunların açık hükümlerine aykırı olamıyor. Sayın Kılıçdaroğlu kazandı, ama Meclis’te çoğunluğu olmazsa birçok adımı bloke edilebilir. Engeller çıkabilir. Yani 301’i elde etmek cumhurbaşkanlığını kazanmak kadar önemli.
‘OYLAR BÖLÜNMEMELİ’
- Seçimin ikinci tura kalması durumunda risk artıyor mu?
Kesinlikle artıyor. Birinci turda bitmeli. İki hafta siyasette uzun bir süre. Geçmişte böyle dönemler yaşadık. Oyları bölmemek lazım. Sayın Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığını birinci turda kazanmalı, Meclis’te de mutlaka en az 301’i elde etmeliyiz ki Türkiye net bir rota ile, net bir hükümet programı ile yola devam etsin. Şu an kaybedecek bir günümüz bile yok. Oyu her ikisinde de bölmemek lazım. Her seçmen tercihine sonsuz saygım var ama herkes tercihinin matematiksel sonuçlarını bilerek oy vermeli.
- Erzurum’da yaşananlar için ne dersiniz?
Erzurum’da Sayın İmamoğlu’na yapılan korkunç provokasyon ve yetkililerin önlem almaması, taş atıp vatandaşlarımızı yaralayanları engellememesi, bize bu seçimin birinci turda kazanılmasının hayati önemini ispatladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa 2 hafta boyunca daha da büyük provokasyonlar olabilir ve maalesef gördük ki bu tür provokasyonlara karşı yetkililer görevini yerine getirmiyor, milletimizi korumuyor. Ülkesini seven, milletimizin birlik ve beraberliğini önemseyen herkes cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda bitmesi ve Meclis’te Millet İttifakı’nın 301 milletvekili elde etmesi için gayret göstermeli. O zaman 15 Mayıs’ta milletimiz nefes alacak.
- Parlamenter sisteme geçildi diyelim ki, tekrar seçime gitmeden 5 yıl idare edilebilir mi? Böyle bir durumda Başbakanın illaki Meclis içinden mi olması gerekir? İnsanlarda erken seçim korkusu da mevcut…
İnsanlarda öyle bir algı yaratıyorlar. Hiç öyle bir şey yok. Seçimi kazandık, anayasayı da değiştirdik diyelim. Anayasa taslağında geçici maddeler olacak. Maddelerde “Cumhurbaşkanı Meclis içinden veya dışından bir başbakan atayacak. Bu başbakan ve bakanlar kurulu Meclis’te güven oyu aldıktan sonra göreve başlayacak” denilecek. Bu kadar basit.
‘KİMSE MERAK ETMESİN’
- Liderlerin milletvekili olmaması nedeniyle burada “Meclis dışı” ifadesi önemli değil mi?
Tabii, liderler de olabilir. Parlamenter sistemin klasik yapısında başbakan Meclis’ten çıkıyor ama geçici dönem için farklı bir düzenleme yapılabilir. Çünkü tekrar seçime gitmek olmaz. Kimse merak etmesin. Biz bunu çok rahat bir şekilde halledeceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu Meclis içi veya dışından birini atayacak. Sonra o kişi güven oyu alacak ve parlamenter sisteme geçmiş olacağız. Mahsus o algı yaratılıyor. Korkutmak için. Kesinlikle öyle bir şey yok. Seçimsiz, rahat biçimde parlamenter sisteme geçeceğiz.
‘ÖNCELİK KADININ YAŞAM HAKKI’
- “Kadınların yok olma var olma seçimi” diyorsunuz. Neden bu kadar kritik?
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken iktidar “Merak etmeyin kadınları şiddetten koruyan 6284 sayılı yasa var” demişti. Ama Cumhur İttifakı protokolünde şu var: 6284 sayılı yasa gözden geçirilecek. Demek ki içi boşaltılacak. Kadının yaşam hakkı artık öncelik olmayacak. Hiçbir kadın sürekli korku ve şiddetle yaşamak zorunda değil. Kadının yaşam hakkı birinci öncelik olmalı. Son 20 yılda 7 bin kadınımız öldürüldü. Kadınlarımızın yüzde 36’sı hayatlarında bir dönem şiddet görmüş. Siz kalkıp “Son kalan 6284 sayılı güvencesini de yok edeceğiz” diyorsunuz. Onun için var olmak veya yok olmak arasında diyorum. Köprüden önce son çıkış kadınlar için.
‘KAZANACAĞIMIZDAN EMİNİM’
- Millet İttifakı kaybederse toplumun büyük bir umutsuzluğa kapılma olasılığı ortaya çıkmıyor mu, yani bu “son” ise her şey bitecek mi?
“Son çıkış” diyoruz ki hakikaten hepimiz toparlanıp mücadele edelim. Ama son değil. Atatürk “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim” diyor. Kazanacağız bundan eminim. Ama aksilik olsa dahi mücadeleye devam edeceğiz. Biz bu mücadeleyi vermezsek çocuklarımızın çok daha ağır mücadeleler vermesi gerekecek. Çok geriye gittik, yanlış yapma hakkımız yok. Sonuç ne olursa olsun ülkemiz için mücadeleye devam edeceğiz. Mesela HÜDA PAR’ın programında “Eğitim ve iş hayatı düzenlemeleri, kadının fıtratına uygun olacak” diyor. Bir gün “Ece Hanım, vekillik veya avukatlık kadının fıtratına uygun değil” diyebilirler. Yani risk bu. Kadının ikinci sınıf bir vatandaş haline gelmesi ve kendisini gerçekleştirememesi.
ECE GÜNER KİMDİR?
Sorbonne Hukuk Fakültesi mezunu. 30 yıldır İstanbul barosuna kayıtlı olan Güner, anayasa hukuku konusunda uzun yıllar çalıştı. 2017 referundumunda cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi teklifine karşı mücadele eden Güner, bu konularda dört kitap yazdı. Güner, İYİ Parti İstanbul ikinci bölge dördüncü sıra milletvekili adayı.