◊ Bir süre ara verdiniz, şimdi yeniden bir aradasınız. Buluşma hikâyenizi paylaşır mısınız?
– Ara verme hikâyemiz biraz ilginç açıkçası. 2019’un eylül ayında ayrılma kararı almıştık, çok kısa bir süre sonra pandemi ilan edildi. Müzik dünya çapında durunca, biz de pek ara vermişiz gibi olmadı. Hemen hepimiz rafta bekleyen şahsi projelerimizi gerçekleştirip, yeniden görüşmeye başladık. Buradaki en önemli detay, Macaristan’a yerleşen gitaristimiz Arif Erdem’in gruba dönmesi oldu. Bunun şerefine açılışı da onun şarkısı “Yara” ile yaptık.
◊ Bu şarkı neyi anlatıyor?
– Şarkı, adını gitaristimiz Erdem’in elindeki bir yaradan alıyor. Bu şarkıyı tercih etmemizin sebebi, yarım kalan bir hikâyenin ürünü olmasıydı. “Yara”yı 2015 yılında Seksendört için kaydettiğimiz dönemde Erdem’le yollarımızı ayırma kararı almıştık. Sonrasında şarkı Erdem’in yorumuyla kendi solo projesine ait ilk albümde yer almıştı. Erdem’in dönüşüyle önceliği kendi yaralarımızı iyileştirmeye verdik. Bu bizim için bir nevi geçmişimizle barışma fırsatıydı.
YIPRANMIŞTIK VE YORGUNDUK
◊ Single çalışmasının kapağında Japonlar’ın ünlü felsefe sanatı Kintsugi’ye gönderme yapılıyor. Bu felsefenin sizin tekrar bir araya gelmenizle bağlantısı var mı?
– Kintsugi, içinde bulunduğumuz dönemin özeti gibi. Tam kadro bir aradaydık, yaralıydık ama eskisinden daha kıymetliydik birbirimiz için. Kırıklarımızı kabullenmiş ve tamamlamıştık birbirimizi. Yaralarımızla gurur duyuyorduk ve şarkı seçimimizi de bununla taçlandırmak istiyorduk. Kintsugi bunların tümünü görünür kılabilmek için felsefi bir dildi.
◊ Şarkının kayıtları neden Budapeşte’de yapıldı?
– Aslında şarkının ilk kaydı 2015 yılında yapılmıştı. Çok yoğun bir konser turundan yeni çıkmıştık ve Türkiye çok çalkantılı bir dönemden geçiyordu. O dönem Erdem, Macaristan’a yeni yerleşmiş ve hem ses hem de görüntü alanında iyi ilişkiler kurmuştu. Ülke gündemi dolayısıyla odaklanmakta zorlanıyorduk. Aramızdaki ilişkiler de bitik durumdaydı. Yıpranmış ve yorgunduk. Bir süreliğine herkesten uzaklaşmamız, müziğimize odaklanmamız gerektiğine karar verdik. Hatta bu macerayı belgeselleştirebilmek için profesyonel bir film ekibiyle de anlaşmıştık.
YETİŞKİN OLMANIN DAYANILMAZ SANCILARI
◊ Türkiye’deki grup müziklerini dinleyici profili açısından değerlendirir misiniz?
– Dijital medyanın varlığı dolayısıyla odaklanmış kitlelerden bahsetmek neredeyse imkânsız. Bu durum yalnızca grup müzikleri için değil, diğer tüm dallar için de geçerli. Artık herkesin bir radyosu ve kendine ait çalma listesi var. Bunların içerisinde en sert rock eserlerden en damar arabesklere kadar her şarkıyı bulmak mümkün. Yani profil; müziğe ulaşabilen herkes, kitle ise her yaş…
◊ Grup müziği yapmanın kolaylıkları ve dezavantajları neler?
– Hiçbir kolay yanı yok. Eskiden bu tip sorular sorulduğunda aranjman yapmanın kolaylıklarından, dostlukla ilgili birçok güzel hikâyeden dem vururduk. Ama yaşlarımız ve bilgilerimiz ilerledikçe, yetişkin bireyler olmanın dayanılmaz sancılarıyla yüzleştik hepimiz. Avantaj olarak gördüğümüz birçok şey dezavantaja dönüştü zamanla…
◊ Seksendört’ün müzik dili nedir, nasıl tanımlıyorsunuz?
– Hâlâ arıyoruz. Arayış biterse biz de biteriz muhtemelen. Bu nedenle yolda olmak güzel. Anlık değişiyoruz, anlık gelişiyoruz. Sürekli dinliyoruz ve dünya müziğini takip ediyoruz. Keşfettiklerimizi uygulamaya çalışıyoruz. Ama sonuçta gerçek bir hikâyeyi müzikle anlatabilmenin en iyi yolunu arıyoruz.
◊ Değişen müzik dokusuyla ilgili düşünceleriniz nedir?
– Müziğin dokusundan ziyade zamanın ruhunun değiştiğini söylemek daha doğru olur. Muhtemelen her jenerasyon kendisinden sonrakiler için benzer yorumları yapıyor. Bu konuyla ilgili Almanların çok sevdiğimiz bir sözü var: “Ya zamanla gidersin ya da zamanla gidersin…” Çok daha derine inecek olursak, müzik klasik dönemden beridir düzenli olarak geriliyor. Birçok araştırma ve uluslararası makale günümüz müziğinin söz ve melodi okur yazarlığı açısından ilkokul 3 seviyesine indiğini gösteriyor. Eğer konuyla ilgili bir günah keçisine ihtiyacımız varsa kapitalizmdir.
◊ Yeni nesle ulaşmak için bazı müzisyenlerin, şarkıcıların tarzını değiştirdiklerine de şahit oluyoruz. Sizce bu gerekli mi?
– Kişilerin nedenlerini bilmeden sonuçlarını yargılamak yargısız infaz olur. Hayatın birçok alanındaki tutuculuk sanattan uzak olmalıdır. Sanatçı her insan gibi özgür ve değişebilen olmalı. Değişebilmeli ki gelişebilmeli. Çünkü bu işin pozitif bilimlere benzer şekilde cetvelle ölçülebilir bir doğrusu yok. Buna en güzel örneklerden biri Johnny Cash’in “Nine Inch Nails” (Hurt) yorumu. Yaşından beklenmeyecek bir tarz ve şarkı seçimiyle dünya çapında akustik bir hite imza attı.
2 YENİ ŞARKI YOLDA
◊ Seksendört’ün bu yaz planları nedir? Yeni şarkı gelecek mi?
– Yıl sonuna kadar yoğun bir konser takvimimiz var. Bu yüzden yeni şeyler denemeye vaktimizin kalmayabileceğini az çok tahmin ediyorduk. O nedenle “Yara” ile birlikte iki şarkı daha hazırladık. Muhtemelen yaz ortası veya sonbahar başlarında bu iki şarkıyı ve sürpriz bir projeyi de paylaşabilmiş olmayı umuyoruz.